Hi there, I want to try another story today. I have no idea for what I am going to write.
Merhaba, bugün başka bir hikaye denemek istiyorum. Ne yazacağım konusunda hiçbir fikrim yok.
Let's see...
Bakalım neler bulacağız...
>All rights of this article belong to me.
It was an ordinary tavern day. There were a lot of people inside, they were all having a drink, they were in good spirits. The music played in one corner of the tavern was quite lively, some of them had already begun to dance. There was a large group of dwarves at one of the tables in the middle, having a beer-drinking contest like there was no tomorrow. Bartenders had a hard time keeping up with the drinking.
At the table in the corner of the tavern stood a monk, slowly stroking his long white beard and examining the surroundings, but his eyes were blank and motionless as if he had something else on his mind. He was moving so slowly that his slanting eyes were as if he was sleeping. On the other side were a few burly men and they were engaged in arm wrestling, their rough noises drowning even the music in the tavern.
The door of the tavern began to open, the cold outside was creeping in slowly, a few people sitting by the door were involuntarily disturbed by the open door and were looking in that direction. The figure they saw was a man, a tall elf.
He peered inside, until his eyes stumbled upon a tiefling sitting on the table by the door, her burgundy pink skin and horns. Seeing this tiefling in her noble attire glaring at her, he decided to shut the door and turned around with a very agile movement. He was walking so silently that anyone who didn't see him might have mistaken his place for a void and bumped into him as he walked.
The elf walked straight to the bar, took off his robe, folded it, and placed his backpack and velvet navy blue robe on the barstool next to the barstool where he was sitting. It could be understood that it was quite valuable from the brilliance of its fabric. A short figure appeared next to him as he told the bartender he wanted some beer. "Oh hello, are you an elf, mister. Good evening." a few sentences came out of this short male halfling's mouth in a slightly lispy and timid voice.
"Yeah, you never seen an elf before? (pointing to himself) "That's me, my elf." The short figure spoke again, "Oh seriously, I've never seen it elf, I'm young anyway, look at me." he said, pretending to be cute. "Elf, what's your name?" he said curiously. “My name is Delmuth,” he said confidently and standing tall, bowing his little friend with a lone head. The little one said, "Delmuth, wow, what a beautiful name. So won't you buy me a beer, friend Belmuth?" he said limply, reaching for the elf's backpack he had been eyeing all along with her tiny hands. The bag was under the robe on the barstool next to the elf, and he sneaked up to the bag with his body. The elf was intent on buying a beer for this affectionate halfling he had just met, and turned his head to the bar, but at the same time, his eyes were on this little boy, something in his heart told him not to trust, and he was right.
While he was talking to the bartender, his eyes on the halfling momentarily, he saw a hand reaching for his bag and nimbly grabbed it. Speaking like a lisp, Belmuth imitated the halfling. "Oh, what are you doing, it's my bag." Then his face took on a serious expression, his brows furrowed. As soon as Belmuth picked up the beer that the bartender had left on the table, halfling threw it in his face, "go now, dear friend or bad things will happen here!"
TR
Sıradan bir taverna günüydü. İçeride birçok insan vardı, hepsi bir şeyler içiyordu, keyifler yerindeydi. Tavernanın bir köşesinde icra edilen müzik oldukça hareketliydi, bazıları kendini ritme bırakmıştı çoktan. Ortadaki masaların birinde kalabalık bir cüce grubu vardı yarın yokmuş gibi bira içme yarışması yapıyorlardı. Barmenlerin biri gidiyor diğeri geliyordu, bu cücelere bira yetiştirebilene aşk olsun..
Köşe dibinde uzun beyaz sakalını yavaşça okşayıp, etrafı inceleyen bir keşiş duruyordu ama sanki aklında bambaşka şeyler varmışçasına gözleri boş ve hareketsiz bakıyordu. O kadar yavaş bir şekilde gezdiriyordu ki o çekik gözlerini, sanki uyuyormuş gibiydi. Diğer tarafta birkaç iri yarı adam vardı ve bilek güreşi yapmakla meşgullerdi, çıkardıkları kaba saba sesler tavernadaki müziği bile bastırıyordu yer yer.
Tavernanın kapısı aralanmaya başladı, dışarının soğuğu yavaş yavaş içeri süzülüyordu, kapının kenarında oturan birkaç kişi ister istemez kapının açık olmasından rahatsız olmuştu ve o tarafa bakıyorlardı. Gördükleri figür, bir erkekti, uzun boylu bir elf. İçeriyi süzüyordu, gözleri kapının yanındaki masada oturan ve bordomsu pembelikteki teni ve boynuzlarıyla bir tieflinge denk gelene kadar. Soylu kıyafetleri içindeki bu tieflingin ona dik dik baktığını görünce, kapıyı kapatmaya karar verip arkasını döndü çok çevik bir hareketle. O kadar sessiz adımlar atıyordu ki onu görmeyen biri, yürürken onun bulunduğu yeri boşluk sanıp çarpabilirdi ona.
Doğruca bar tarafına yürüdü elf, cübbesini çıkarıp katladı ve oturduğu bar
taburesinin yanındaki tabureye, çantasını ve kadife lacivert cübbesini bıraktı. Oldukça değerli olduğu anlaşılabiliyordu kumaşının parlaklığından. O, barmene biraz bira istediğini söylerken yanında kısa boylu bir figür belirdi. "Aaa merhaba, siz elf misiniz bayım. İyi akşamlar." diye birkaç cümle çıktı bu kısa boylu erkek halflingin ağzından biraz peltek ve ürkek sesiyle.
"Evet, daha önce hiç elf görmedin mi? (Kendini göstererek) Elfim işte ben." Kısa boylu figür tekrar söze girdi " Aaa cidden mi yaa, hiç görmedim ki ben elf, zaten küçüğüm ben, baksana bana." dedi kendini şirinmiş gibi göstererek. "Elf abi senin adın ne?" dedi meraklı meraklı. "İsmim Delmuth" dedi kendinden emin ve dimdik durarak, yalnız başıyla selamladı ufak dostunu. Ufaklık, "Delmuth, aaa ne güzel bir isim böyle. Eee bana bir bira ısmarlamayacak mısın dostum Belmuth?" dedi peltek peltek konuşup bir yandan da baştan beri gözünde kestirdiği elfin çantasına uzandı ufacık elleriyle. Elfin hemen yanındaki taburede cübbedin altında kalmıştı çanta, sinsice yaklaştı çantaya gövdesiyle birlikte. Elf yeni tanıdığı bu sevecen halflinge bira ısmarlamaya niyetlenmiş ve bara çevirmişti kafasını ama bir yandan da gözü bu ufaklıktaydı içinden bir ses hemen güvenmemesi gerektiğini söylüyordu ki, bunda haklıydı.
Barmenle konuşma esnasında anlık olarak gözlerini halflinge çevirdiğinde, çantasına bir elin uzandığını gördü ve çevik bir şekilde o eli yakaladı. Peltek gibi konuşarak halflingi taklit etti Belmuth "Aaa napıyorsun ya o benim çantam." Sonra yüzünü ciddi bir ifade bürüdü, kaşları çatıktı. Barmenin masaya bıraktığı birayı alır almaz yüzüne çarpı ufaklığın, "hadi şimdi ikile sevgili dostum yoksa burada kötü şeyler olacak!"